Bal arılarının bedenlerinde; protein rezervlerini saklamalarını, ana arının üretken ömrünün ve sağlıklı yeni bir neslin kaynağı olan arı sütünü üretmelerini, “kış” arılarının uzun ömürlerini ve kış çıkışı polen yokluğunda o yılın sağlıklı ve güçlü bağışıklık sistemine sahip yeni neslini besleyip büyütmelerini sağlayan, hatta o neslin ileride ne güçte arılar olacağını belirleyen bir molekül olduğunu söylesem ne dersiniz? Elbette, böylesine önemli bir molekülü bilmek istersiniz! Bu molekülün ismi “vitellogenin”dir. Bahara çıktığımız bu günlerde bu proteinin önemini bizzat yaşayacağız.
Bir arı kolonisi ne depolar, diye sorulduğunda hemen bal, ardından da polen deriz doğal olarak. Ancak arılar sadece petek gözlerinde polen ve bal depolamakla kalmaz, aynı zamanda kendi vücutlarında yiyecek rezervlerini depolarlar. Bu, esas olarak “vitellogenin” adı verilen bir bileşik şeklinde yapılır. Vitellogenin, şeker (gliko,% 2), yağ (lipo, 7) ve protein (% 91) özelliklerine sahip olan bir “glikolipoprotein” olarak sınıflandırılır. Vitellogenin yumurtlayan diğer canlılarda yumurta sarısı oluşurken kullanılır.
Arılar gerek bireysel olarak fizyolojilerinde ve gerek koloni olarak davranışlarında, bu molekülü vücutlarında ek ve önemli bir besin deposu olarak çok daha etkin bir rolde kullanırlar. Arı sütünü sentezlerken, bağışıklık sistemlerini güçlendirirken, anaarı ve tarlacıların ömrünü uzatan bir “gençlik pınarı” ve ayrıca gelecekteki yiyecek arama davranışını etkileyen bir hormon olarak.
Burada bir an için durup koloninin davranışı ve yapısıyla ilgili temel birkaç şeyi hatırlamakta yarar var. Birincisi, bir süperorganizma olarak koloni farklı gün yaşlarında farklı görevlere uygun farklı işlevleri yerine getirecek farklı ve değişken anatomik ve fizyolojik özelliklere sahip bireylerden oluşur. İkincisi, bu bireylerin sayısı ve toplam nüfusa oranı yıl içinde koloninin ihtiyaçlarına göre değişir. Üçüncüsü koloni her yıl yeniden doğar, büyür ve yaşlanır.
Bu yıllık döngüde “kış” arılarının rolü yaşamsal önemdedir. Evet, “yaz” ve “kış” arılarımız var. Öğrendikçe ve anladıkça hayranlığınızın arttığı bu olağanüstü böceklerin metabolizmaları yazın ve kışın farklı işler. Kış arıları koloninin devamı açısından yaşamsal önemde bir görev üslenirler.
Bahar geldi geliyor, ilk çiçekler açacak, polen ve taze nektar gelmeye başlayacak. Ancak kovanda hiç genç arı; bahar sonu, yaz başı bal akımı öncesi kovanı açtığımızda göreceğimiz çoşkulu, her biri farklı bir işe koşan telaşlı kalabalık yok. Kovandaki arıların gün yaşı koloninin yaşadığı coğrafyaya göre 60-90 günden 120-150 güne uzamış durumda.
Üstelik bu “yaşlı” arılar muazzam bir iş başarmak zorundalar. Ana arı kovanın yeni yıldaki ilk genç neslini yumurtlamaya başladığı andan itibaren hem tarlacılık, hem bakıcılık, hem temizlikçilik, yani kısaca ne iş olursa yapacaklar. Ve bunu yeni neslin ilk genç üyeleri bu görevleri devir alıncaya kadar, yaklaşık 30-40 gün kadar daha sürdürecekler. Koloninin tüm geleceği onların “kanatlarında”…
Bu güç, arıların özellikle kışa girerken karın ve kafalarındaki “fat body” denilen organlarında işledikleri, ürettikleri ve depoladıkları yağ, karbonhidrat, protein, diğer metabolik maddeler ve elbette vitellogeninden gelir. Bu da bir arı kolonisinin kış arılarının, yani bal akımı sonrası yetiştireceği neslin beslenmesinin ne kadar önemli olduğunu gösterir. Çünkü bu depo iyi beslenme olmadan oluşmaz.
Bu nedenle bir koloninin gücü ve bir arıcının ustalığı ilkbaharda değil, sonbaharda anlaşılır. Sonbaharda kolonide yönetilebilecek sayı ve güçte arı varken koloniyi yönetmek ve kışa hazırlamak, ilkbaharda karşılaşılacak duruma hazır olmak demektir. İlkbaharda elinizde ne varsa onunla yetinirsiniz. “Şişman” arılar koloninin sağlığı, kışı geçirmesi, bahara güçlü çıkması ve sonuçta verimli bir bal sezonu için yaşamsal önem taşır.
Elbette bu durum sadece arıcının ustalığına ya da tutumuna da bağlı değildir, keşke bu kadar kolay olsaydı. Bir arı kolonisi çevresiyle çok hassas bir uyum içinde yaşamını sürdürür. Koloninin yıllık döngüsü ile çevredeki bitkilerin çiçeklenme döngüsü doğrudan birbirine bağlıdır. Elbette mevsimler, yağışlar ve sıcaklıklar da. Yılın farklı zamanlarında çiçeklenen bitkilerin polen ve nektarlarının içeriği ile koloninin yavru yetiştirme ve beslenme dinamikleri arasındaki ilişki doğrudandır. Yapılan çalışmalar, kışı uzun geçen bölgelerdeki arıların “fat body”lerinde daha fazla besin stoğu ve vitellogenin depolandığını göstermiştir.
Vitellogenin sadece “fedakar” ve “çilekeş” kış arılarında değil, yılın diğer zamanlarında da arıların vücutlarında üretilir ve depolanır. Kolonideki arıların gün yaşlarına göre üslendikleri farklı görevlerde de ona rastlarız. Bakıcı arılar en fazla stoğa sahip olanlardır ve stokları tükendikçe tarlacı olurlar.
Yapılan araştırmalar, gerek larva aşamasında gerekse bebeklik aşamasında protein açısından güçlü ve çok beslenen arıların daha fazla kovan içi görev aldığı, tersi durumda daha erken tarlacı oldukları gözlenmiştir. Bal akımı öncesi yetiştirilen nesil, ileride daha fazla sayıda tarlacıya ihtiyaç duyulacağı için özellikle daha az beslenmiştir. Bu durum o dönemdeki çiçeklenme durumuyla da uyumludur.
Ancak burada hassas bir denge vardır; protein stokları yetersiz tarlacılar nektar toplamada da yetersiz olurlar. Koloni olağanüstü bir organizasyonla bütün bu değişkenleri optimum bir dengede tutarak yaşamını sürdürür. Yine buradan bizim kovana müdahalelerimizin neden uygun koloni yönetim tekniklerine dayanması gerektiği de bir kez daha ortaya çıkıyor.
Benzer şekilde oğul arıları da “şişman” arılardır. Yeni yuvalarında en baştan yeni bir nesil yaratacakları için tıpkı bahar arıları gibi çalışmak zorunda kalacaklar, bu nedenle de güçlü bir stokla işe başlamak zorundalar.
Özetle, protein bal arısı kolonisi için değerlidir ve tek doğal kaynağı bitki polenleridir. Koloni, bakıcı arıların vücutlarında protein rezervlerini vitellogenin şeklinde depolar ve bakıcı arılar tarlacı olmak üzere mezun olmadan önce bu rezervleri gayretle korurlar. Böylece tarlacılar, vitellogenin ömrü uzatan ve immünolojik faydalarından gönüllü olarak vazgeçer. Protein, bakıcı arılar tarafından üretilen vitellogenin paylaşılmasıyla kolonide arıdan arıya aktarılır. Vitellogenin düzeyleri tarlacı arılarının toplayıcılık davranışını etkiler. Anaarı, bakıcı arılar ve kış arıları uzun ömürlüdür ve yüksek vitellogenin oranları nedeniyle daha fazla strese ve hastalığa dayanıklıdır. Başarılı kışlama ve iyi bir bahar başlangıcı, yaz sonunda, sonbaharda yetiştirilen kış arılarının iyi beslenmiş olmasına bağlıdır.