Altı Üstü Bir Böcek

Bir arı kolonisi bir süper-organizmadır. Bir arı kolonisi doğanın mükemmel biçimde organize olmuş halidir. Tek tek bireysel organizmaların bir arada tek bir birey gibi gözükmesi ve davranmasıdır. Arılar için süper-organizma terimini ilk kez 1911’de William Morton Wheeler kullandı.

Hayvanlar alemi içinde memeliler ve balarıları pasif-edilgen uyum sağlayıcılar olmaktan öteye geçip, çevrelerini düzenleyen etkin ve organize topluluklar oluşturmuşlardır.

Bir arı kolonisi tek tek bireylerin biraradalığından oluşan bir süper-organizma olarak kalmaz, her yıl yeniden “doğar”, yenilenen yaşam döngüsü ile hep “genç” kalır.  “Ölümü” ancak yeni bir ana arının soyu başladığında gerçekleşir.

Bir arı kolonisi iç uyumunun yanısıra çevresi ile de mükemmel bir uyum sağlar.  Bu çevredeki bitkilerin çiçeklerinin polen ve nektar akım zamanları ile miktarları ve döngüsü ile kolonini yaşam döngüsü arasında doğrudan ve karşılıklı bir bağ vardır.

Bu bağın en önemli ifadesi bilgidir. Bilgi güçtür. Bu elbette arılar için de geçerlidir. O halde bir arı kolonisi çevresi hakkında neyi bilmeli ve bu bilgiyi nasıl ifade edip aktarmalı?

Üç tür bilgi edinimi vardır; kalıtımsal bilgi-içgüdü, deneyimsel bilgi-öğrenme, aktarımsal bilgi-iletişim. Bu yollarla, ilgili çiçekleri tanımak, farklı çiçekler arasında ayrım yapabilmek, çiçeklenme durumunu ve hangi çiçekte nasıl çalışılacağını bilmek, çiçeğin arazideki yerini ve hem yıl, hem de gün içindeki nektar ve polen zamanını bilmek, bu bilgiyi aktarmak ve bu bilgiyi almak koloni için yaşamsal önemdedir.

Arılar renkleri değil, daha çok ışığı ve şekilleri algılayarak bilgi edinir. Aynı nedenle kovanların renklerinden çok ön taraflarındaki çizgiler ya da şekiller daha ayırt edicidir. Aynı nedenle “çiçek sabitliği” öğrenme ve aktarımda, sonra da çalışmada kolaylaştırıcı bir davranıştır.

Renk, biçim ve koku gibi değişkenlerin oluşturacağı çok sayıda kombinasyonu ve bunların değişimini arı boyutunda bir böceğin ne beyni ne de genomu işleyebilir, “akılda” tutabilir. Bunun yerine arılar ilgili çiçeklerin karakterini yansıtan koku ve özellikleri ile çevre durumunu “kalıp” olarak öğrenmelerini ve bilmelerini sağlayan genetik yetenekle doğarlar.

Arılar uçarken kendi bedenlerinin yöneliminden bağımsız olarak uzamdaki kalıpları tanırlar, “sol”, “sağ”, “simetrik”, “tek”, “çift”, “çok”, ve “az” arasındaki farkları bilirler. Bildiklerini yeni durumlara uyarlayabilirler. Uygun belirteçler ve işaretler içeren bir labirenti öğrenebildikleri gözlenmiştir.

Gün içerisinde, en verimli uçuş rotasını saptamak için farklı yerlerdeki farklı çiçeklerin farklı nektar içeriklerini bilip, hesaplayabilirler.

Arıların gözleri polarize ışığı algılar ve kullanır. Polarize ışık, gün ve elbette yıl içinde ısı ve neme bağlı hava yoğunluğundan etkilenir, arıların gözleri bu “bozucu” etkileri elemeye ve bir kalıp olarak öğrenmeye uygun biçimde evrilmiştir. Bu evrimsel yetenek çiçeklerin gün içinde farklı “ton”larda polarize ultraviyole ışık yansıtmaları ile karşılıklı evrilmiştir.

“Öğrenmiş” ve “bilgilenmiş” arılar bu bilgiyi diğerlerine aktarır. Bu aktarımın “dili” hala tam olarak çözülememiş olsa da, en önemli ve işlevsel aktarım biçiminin “arı dansı” olduğu keşfedilmiştir.

Bu “sallanma” dansı için kovan içinde uygun bir “pist” aranır. Bu pist genellikle kovanın girişindeki yaklaşık bir karış çapında bir alandır.

Arılar, “büyük resme” bakarlar; nektarın şeker içeriği, yoldaki rüzgar, olası düşmanlar, dar geçitler, çiçeklerin bol olduğu alanlar dansın ritmini ve canlılığını etkiler. İzleyiciler, kovanın karanlığında antenleri ile dansçıya dokunarak dansın dilini çözerler. Antenler karanlıkta kör birinin bastonu gibi iş görür. Her biri yerçekimini algılayan almaçlarıyla -içkulaklarımızdaki denge almaçları gibi- yeryüzüne göre konumunu bilir ve aktarılan bilgiyi buna göre yorumlar. Bu temaslar bir steno gibi çalışır.

Peki dansçı ile izleyicileri birbirlerini karanlıkta nasıl bulur? Burada en önemli ve işlevsel rol “titreşen” peteğe aittir. Petek gözlerinin birleşim yerlerinde kalınlaşan ve tüm peteği altıgen şekilli bir ağ gibi ören mum, dansçının ayaklarından gelen titreşimi diğer arılara önce tüm petek sonra da tüm kovan boyunca iletir.

Arıların göğüslerindeki uçuş kasları titreşir, sanki uçuş öncesi motorlarını ısıtan bir uçak gibi güçlü titreşimler üretir, bu titreşim “sallanma” ile harmoniktir ve petek üzerinde tüm kovana yayılır. Böylece “görsel” dansın titreşim “modeli” yaratılır.

Titreşmeyen dansçılar ilgi görmez, güçlü titreşim çoşkulu bir davranış ve elbette bu da bol nektar anlamına gelir.

Dansçıların titreşim sinyalleri kovan içindeki genel “arkaplan” gürültüsü içinde zayıf kalabilir. Düzgün bir bilgi aktarımı için iletişimin iyi, “sinyalin” net, temiz ve güçlü olması gerekir.

Arılar bu görece zayıf sinyali nasıl “yakalar”? Burada kovanın ve peteğin özel yapısı ve mimarisi devreye girer; sinyal kalıbı/modeli petek boyunca yatay ilerler ve peteğin ağ yapısı üzerinden hissedilir. Ağın üzerindeki titreşim ayaklar yoluyla alınır, bunu bastığımız yerin titremesine benzetebiliriz. Petek üzerinde iletilen sinyal potansiyel izleyiciye sadece dansı haber verir, aktarılan bilginin içeriği “figürleri” hakkında bilgi vermez. 

Dansla ilgili hala yanıtlanmamış bir çok soru var; aynı hedef için farklı dans sekansları arasındaki farklı figürlerin nedeni, dansın süresi arazi yapısı hakkında nasıl bilgi veriyor gibi. Dansla verilen bilgi her zaman kesin olamıyorsa bu bilgiyle yeni tarlacılar hedefi nasıl buluyor? Dans dakik bir hassaslıkta bilgi vermeyi amaçlamaz; sonuçta “samanlıkta iğne aranmıyor” . Dans, “derenin yanındaki hayıtlar harika” gibisinden bir bilgi verir, gerisini gözler ve “burunlar” halleder.

Ayrıca acemiler tecrübelileri izler; hedefe ilk varanlar pes perdeden güçlü biçimde vızıldar ve nasanov bezlerini açarak geroniol -sardunya kokusu- salgılarlar. Bol nektar güçlü vızıltı, bol ve keskin koku.

Usta tarlacılar grubu bir tim/çete gibi birlikte hareket eder, birbirine yakın durur, hatta uyur.  İlk dansı yapan izciler aslında, sahayı “dünden” zaten bilen usta tarlacılardır, dans genel olarak bilinen durumun o sabahki halini anlatır. Kaynaklar yeterli olduğunda dans bir ritüeldir. Yeni bir bölge hakkındaki bilgi ancak bir dizi dans seansı ile aktarılabilir.